Artan ulaşım, iletişim ve etkileşim sayesinde sınırların neredeyse ortadan kalktığı dünyamızda, küresel ölçüde bulaşıcı salgın (pandemi) riski de sınırsız şekilde artmakta. Enfeksiyon hastalıklarına karşı 20’ci yüzyılda sağlanan başarının oluşturduğu aşırı güven ortamına bağlı ihmaller yanı sıra teknolojik ve sosyoekonomik küreselleşmenin getirileri mevcut riskin temel sebepleri. İnsan ve malzemelerin aşırı mobilizasyonuna bağlı olarak hastalıkların yayılma hızı da artmakta, özellikle kalabalık kentlerde ve mobilize insan toplulukları aracılığıyla salgın hastalıklar henüz tanı konulamadan pek çok yere yayılabilmekte. Aslında küreselleşmenin bulaşıcı hastalıklara etkisine ilişkin tartışmalar bugüne özgü değil. 2001 yılında Pulitzer ödüllü bir gazeteci olan Natalie Angier The New York Times’ta yayımlanan bir makalesinde, “Günümüzde soğuk algınlığı gibi sık ve Ebola gibi ender görünen hastalıklar dünyayı telefon hızında dolaşmakta, sanki uydular ile uzun mesafeler arasında ilişkiler kurup, kıt’alar arası enfeksiyonlara yol açmaktadır. Birilerine elinize uzattığınızda ve dokunduğunuzda çok düşünmenize de gerek yok. Yaşıyorsanız, sıcakkanlı canlılardan iseniz, size erişilecek ve dokunulacak.” sözleriyle bu çarpıcı gerçeği vurguluyordu.
Geçen süreç içerisinde dünyada pek çok yeni bulaşıcı hastalık görüldü. SARS, kuş gribi, domuz gribi ve şimdi de Ebola virus enfeksiyonu en çok “haber değeri” taşıyanlar oldu. Ancak küresel salgın hastalık veri tabanlarına bakıldığında, her an her yerde çeşitli ölçeklerde salgın hastalıkların ortaya çıktığı açık şekilde görülüyor. Son zamanlarda gündemi çokça işgal eden Ebola salgınının, Afrika’da daha önceki yıllarda ortaya çıkan Ebola salgınlarına göre farkı ise bulaşma hızının çok yüksek oluşu, belirtiler ortaya çıkıp tanı konmadan önce bile ciddi bulaşıcılığın olması ve alınan sağlık tedbirlerinin yetersiz kalışıdır (Ayrıntılı bilgiye Whitty ve arkadaşlarının Infectious disease: tough choices to reduce Ebola transmission adlı makalesinden ulaşabilirsiniz).
Zaman zaman konuya ilişkin internet, görsel ve yazılı medyada haberler azalıp artsa da şu anda tüm küresel sağlık otoritelerinin mevcut Ebola salgını konusunda artmış bir uyarılmışlık halinde olduğunu söylemek mümkün. Daha da önemlisi, artık enfeksiyon hastalıkları ve halk sağlığı uzmanları bulaşıcı hastalıklarla mücadelede mevcut paradigma ve yaklaşım tarzlarının değişme ihtiyacına yüksek sesle vurgu yapıyorlar. Médecins Sans Frontières Uluslararası Başkanı Dr. Joanne Liu, 2 Eylül 2014 tarihinde Ebola virus enfeksiyonuna ilişkin Birleşmiş Milletlerde verdiği özel brifingte, Birleşmiş Milletler üye ülkelerinin kendi sınırlarını korumaya yönelik tedbirlere odaklanmamasını, Afrika kıt’ası için sosyal, ekonomik ve güvenlik boyutlarıyla bir ulus ötesi kriz durumunun ortaya çıktığını, buna karşı harekete geçilmesinin tarihi bir sorumluluk olduğunu ve salgınlarla mücadeleye ilişkin zihniyetin artık değiştirilmesi gerektiğini ifade etmişti.
Sınırları ortadan kalkmış ve yoğun ilişkiler ağından dolayı giderek karmaşıklaşmış dünyada, salgınlarla mücadelenin biçimi de buna cevap verecek şekilde değişmelidir. Salgınların biyolojik ve sağlıkla ilgili unsurları yanı sıra ekonomik, sosyal, politik, davranışsal bileşenleri de bulunmaktadır. Giderek karmaşıklaşan tehdidin boyutları önceden kestirilememekte, tespit edilip onaylandığında ise geleneksel büyük, hiyerarşik ve merkezi sağlık sistemleri uygun ve hızlı cevap vermekte yetersiz kalabilmekte, vak’a sayılarının artışı ile beraber sağlık sistemleri çökme noktasına gelmektedir. Salgınlara ilişkin doğru ve yeterli veri toplanamamakta, erken uyarı ve takip sistemleri yetersiz kalmakta, bu durum planlama ve mücadelede de başarısızlıklara yol açmaktadır. Bireylere yönelik katı ve sınırlayıcı sağlık önlemleri hastalığın bulaşma ve yayılımını önlemede yetersiz kalmakta, zaman zaman da tersini yayılımı arttırmaktadır.
Yeni yaklaşımların mevcut geleneksel yeteneklerin yanı sıra doğrudan bireyi hedeflemesi, bireyin farkındalığı, eğitimi ve katkısını ön plana alan bir nitelik taşıması gerektiği açıktır. ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (Centers for Disease Control and Prevention, CDC) Liberya, Gine, Sierra Leone’den gelen ve Ebola’ya maruz kalmamış kişilerin 21 gün boyunca takip edilmesini önermektedir. Takip bireyin günde iki defa kendi ateşini ve varsa belirtilerini raporlamasına (self-reporting) dayanmaktadır. Sierra Leone’den İskoçya’ya dönen bir bayan yardım gönüllüsüne bilinçli yaklaşımı sayesinde Ebola virus enfeksiyonu tanısı konulmuş ve Glasgow’da bir hastanede tedavi altına alınmıştır. Kendi kendini takip ve raporlama Ebola olguları için temel bir unsur olarak ifade edilmiş, hava alanındaki tarama ekranlarından daha yararlı olduğu ileri sürülmüştür.
Günümüzde bulaşıcı hastalıklarda veri toplama ve sürveyans maksadıyla geliştirilmiş çeşitli bilişim sistemleri mevcuttur. Bu sistemler çoğunlukla bireyin davranış ve farkındalığını hedef almaktan çok sağlık otoritelerine toplum sağlığına ilişkin veri sağlamaya yönelik web tabanlı yada mobil sistemlerdir. ProMED-mail, Global Public Health Intelligence Network (GPHIN), HealthMap, BioCaster Global Health Monitor çeşitli internet kaynaklarından haberleri tarayıp birleştirmek üzere yapılandırılmış sistemlerdir. GermTraX, Sickweather, NowTrending.HHS.gov gibi uygulamalar sosyal medya sitelerinden bireylerin bildirdiği hastalık ve belirtilerin sürveyansı maksadıyla kullanılmaktadır. Çeşitli veri toplama platformları (Genomera, Amazon Mechanical Turk, InfluenzaNet), genel internet arama motorlarının (Google, Yahoo vs.) sorgularından modeller geliştirme (Google Flu ve Dengue eğilimleri) veya özel web sitelerinden (Craigslist, Vardguiden) toplanan sorgu verilerinin analizleri de bulaşıcı hastalıkların takibinde kullanılabilmektedir. Yine farkındalığın arttırılması ve eğitim maksadıyla geliştirilen çeşitli uygulamalar da bulunmaktadır. Örnek olarak; About Ebola halkı Ebola hastalığı konusunda bilgilendirmek maksadıyla geliştirilmiş ücretsiz bir uygulamadır. İçeriği CDC ve WHO dokümanlarından adapte edilmiştir. Wolof, Jola ve Swahili dahil çeşitli Afrika dilleri dahil pek çok dil desteği bulunmaktadır.
Kişiselleştirilmiş/hassas tıp girişimi ile bireye yönelik sistemler de artık bulaşıcı hastalıkların takibi alanına girmeye başlamıştır (Kişiselleştirilmiş/hassas tıp girişimine ilişkin ayrıntılı bilgi için ABD’de yeni bir kişileştirilmiş tıp girişimi‘ne tıklayınız). Ebola hastalarının sağlık durumlarını sensörler ile takip etmek üzere Scripps Translational Science Institute (STSI), US Agency for International Development (USAID)’in finansal desteği ile STAMP2 (Sensor Technology and Analytics to Monitor, Predict and Protect Ebola Patients) adlı bir proje başlatmaktadır. Projede Sotera Wireless, Rhythm Diagnostic Systems ve PhysIQ ürünlerinin kullanılması planlanmaktadır. Sotera Wireless‘ın ViSi Mobile System adlı ürünü hastalara ait kan basıncı, nabız, elektrokardiyogram (EKG), kan oksijen düzeyi, solunum sayısı ve deri sıcaklığı gibi parametreler giyilebilir bir sensör sistemi ile toplayıp kola bağlı bir ekrandan takip edilebilmesini sağlamakta, Rhythm Diagnostic Systems‘in MultiSense adlı bant benzeri sensörü ise EKG, kalp hızı, nabzı senkronize oksijen saturasyonu, sıcaklık, solunum hızı, derinliği, ve pozisyonu gibi verileri toplayabilmektedir. Projede, ViSi Mobile System ve MultiSense aygıtından gelen veriler, PhysIQ ile güçlendirilmiş bir kişiselleştirilmiş fizyoloji analitikleri platformuna (personalized physiology analytics, PPA) gönderilecek ve bireyin temel fizyolojik durumu gözetlenerek sağlık durumunda zaman içinde oluşacak değişiklikler belirlenecektir. Bu şekilde bireysel fizyolojik değişiklikler gözetilerek bireylerin muhtemel Ebola bulaşma durumları en erken dönemde tespit edilebilecek ve gerekli önlemler erken evrede alınabilecektir.
Salgın hastalıklarla mücadele yeni teknolojik eğilimlerin, yeni bakış açıları ve anlayışla bütünleştirilerek kullanımı giderek desteklenen bir konu. Bu konuda dünya çapında çeşitli proje destekleri veriliyor. Üretilebilecek muhtemel çözümler aynı zamanda yakın gelecekte karşılaşılabilecek hastalıklar için de işe yarar çözümler üretebilir. Zira tüm dünyayı etkileyebilecek salgın hastalık beklentisi giderek artıyor.
Kaynaklar:
1. Natalie Angier. Case Study: Globalization; Location: Everywhere; Together, in Sickness and in Health. Yayım tarihi: May 6, 2001.
2. Dr. Joanne Liu, Médecins Sans Frontières Uluslararası Başkanı. Remarks by Médecins Sans Frontières International President at UN Special Briefing on Ebola. Yayım tarihi: Eylül 2, 2014.
3. Whitty CJ, Farrar J, Ferguson N, Edmunds WJ, Piot P, Leach M, Davies SC. Infectious disease: tough choices to reduce Ebola transmission. Nature. 2014 Nov 13;515(7526):192-4. doi: 10.1038/515192a. PubMed PMID: 25391946.
4. Terry L. Ebola in U.S.: CDC program will track arriving travelers from Liberia, Guinea, Sierra Leone. Oregonlive. Ekim 22, 2014.
5. Interim U.S. Guidance for Monitoring and Movement of Persons with Potential Ebola Virus Exposure. Güncelleme: Aralık 24, 2014.
6. Twitter: Self-reporting is better than airport screening to tackle Ebola’ -UK health lecturer on Scotland Ebola case. BBC World Service. Live The Story. 30 Ara 2014
7. Ebola case confirmed in Glasgow hospital. BBC News, Scotland. 29 December 2014 .
8. Eric Wicklund. Scripps to develop mHealth platform for Ebola care. February 12, 2015
9. Laurie Garrett, Senior Fellow for Global Health. The Year of the Flu. February 4, 2015
Yorum yapabilmek için kayıtlı kullanıcı olmanız gerekmektedir. Giriş