İletişim teknolojileri hızla gelişiyor, tüm alanlarda gündelik hayatın vazgeçilmez parçası haline geliyor ve yaşamı dönüştürüyor. Ölçeği, kapsamı ve karmaşıklığı göz önüne alındığında daha önce görülmemiş bir dönüşüm ve sanayi süreçleri üzerindeki etkisi veya kısaca Dördüncü Sanayi Devrimi Davos’taki 2016 yılı Dünya Ekonomik Forumu’nun (World Economic Forum, WEF) da ana teması idi. Nasıl şekilleneceği kestirilemese de bu dönüşüme karşı bütüncül, kapsamlı, küresel politikanın tüm paydaşlarını kapsayan bir tepki verilmesi gerektiği ifade ediliyor.
Batı uygarlığının dönüşümü ve bu dönüşüme teknolojinin etkisi Toffler’ların dalga kavramından, Rand Corporation’un “Küresel Teknoloji Devrimi” yaklaşımına (daha ayrıntılı bilgi için tıklayınız) ve pek çok fütüristin kitaplarına her zaman merak edilen, incelenen ve üzerinde kafa yorulan bir konudur. Dördüncü sanayi devrimi kavram ve yaklaşımı özellikle son yıllarda ortaya çıkan yeni teknolojik gelişmeler ışığında sanayi ağırlıklı bakış açısından yapılan bir okumadır.
Dördüncü sanayi devrimi ile özdeş olarak sanayi 4.0, geleceğin fabrikası, akıllı fabrika (smart factory=smactory), sanayi interneti vs. çeşitli terimler kullanılmakta. Nasıl ifade edilirse edilsin herkes yakında gerçekleşeceğine ve üretim şeklini değiştireceğine emin görünüyor (konuya ilişkin video için tıklayınız). Bunun anlamı ve önemi nedir? Ne gibi somut örnekleri mevcuttur? Destekleyen teknolojiler nelerdir? Sağlıkla ilişkisi ve sağlık alanına etkisi nedir? Tüm bu konuları bir yazı dizisi olarak paylaşmaya çalışacağız. İlk olarak WEF-2016 için Klaus Schwab’ın hazırladığı ve Foreign Affairs’da da yayımlanan yazı esas alınarak dördüncü sanayi devriminin anlam ve önemi açıklanmaya çalışılacaktır.
Giriş:
İlk sanayi devrimi (1784) su ve buhar gücünü üretimi makineleştirmek için kullanmıştı. İkinci devrim (1870) elektrik kullanımı ile seri üretime geçişi sağladı. Geçen yüzyılın ortalarında başlayan üçüncü devrim (1969) ise fizik, sanal (dijital) ve biyolojik küreler arasındaki sınırları bulanıklaştıran teknolojilerin birleşimi ile karakterizedir. Günümüzdeki dönüşümün niye üçüncü sanayi devriminin uzantısı değil de ayrı bir devrim olarak algılandığına ilişkin üç gerekçe sunulmaktadır; hız, kapsam ve sistemlere etkisi. Günümüzdeki değişim hızının tarihte örneği yoktur. Geçmiş devrimlerle karşılaştırıldığında değişim doğrusaldan ziyade üstel olarak gerçekleşmektedir. Dahası her ülkedeki her sanayi dalını değiştirmektedir. Bu değişikliklerin derinlik ve genişliği üretim, yönetim ve yönetişim alanlarında tüm sistemin dönüşümünün habercisi olarak sunulmaktadır.
Milyarlarca insanın mobil aygıtlarla birleştirilmesinin sağlayacağı sınırsız fırsatlar bulunmaktadır. Buna yapay zeka, robotik, implante edilebilir teknolojiler, nesnelerin interneti, akıllı şehirler, otonom taşıtlar, üç boyutlu yazıcılar, büyük veri, nanoteknoloji, enerji depolama, biyoteknoloji, malzeme bilimi, kuantum bilişim vs. gibi gelişen teknolojik buluşları da eklemeliyiz. Sonuçta fizik, sanal ve biyolojk dünyaları birleştiren sanal/fiziksel (cyberphysical) sistemlerin gelişimi ile karakterize olan dördüncü sanayi devrimi birey ve devlet ölçeğinde dramatik etkilere yol açabilecek yeni fırsat ve tehditlerin kapısını da açacaktır.
Tehditler ve fırsatlar:
Bilindiği gibi, günümüzde tüketiciler sanal dünyaya erişim ve satın alma imkanlarına kavuştular. Teknoloji ile yaşamlarımızı daha verimli ve zevkli kılacak yeni ürün ve hizmetler üretildi. Bugün artık taksi çağırmadan, uçuş rezervasyonuna, her hangi bir ürünü satın almadan, müzik-film-oyun vs. eğlence faaliyetlerimize pek çok gündelik etkinliği internet üzerinden mobil cihazlarla basit şekilde yapabiliyoruz.
Schwab, dördüncü sanayi devriminin -takip ettiği diğer devrimler gibi- küresel geliri artırma ve dünyanın her yerindeki yaşam kalitesini iyileştirme potansiyeline sahip olduğunu iddia etmektedir. Gelecekte, teknolojik yenilikler arz süreçlerini de dönüştürecek, bu da uzun dönemde verimlilik ve üretkenliği arttıracaktır. Taşıma ve iletişim araçlarının maliyeti daha da düşecek, lojistik ve küresel tedarik zincirleri daha etkin olacak, ticaret maliyeti azalacak, hepsi yeni pazarlar açacak ve ekonomik büyümeyi güdüleyecektir. Tabi bu değişim ekonomistler Erik Brynjolfsson ve Andrew McAfee’nin işaret ettiği gibi özellikle emek pazarlarını bozarak daha büyük bir eşitsizliğe de yol açabilir. Otomasyonun tüm ekonomide emeğin yerini alması ve işçilerle makinelerin yer değiştirmesi ile sermayeye dönüş ile emeğe dönüş arasındaki açık daha da artabilir. Diğer yandan, çalışanların teknoloji ile yer değiştirmesi güvenlikte ve daha tatmin edici iş imkanlarında artış da sağlayabilir.
Schwab’a göre şu an hangi senaryonun gerçekleşeceği öngörülememekle beraber, tarihsel olarak her ikisinin bileşimi bir durumla karşılaşılabileceği düşünülebilir. Bununla beraber, gelecekte üretimin kritik faktörünü sermayeden çok beceri belirleyecektir. Bu, iş pazarında düşük beceri/düşük ücret ve yüksek beceri/yüksek ücret ayrımının giderek artacağı anlamına gelmektedir ki bu da sosyal gerilim ve kaygı nedeni olacaktır. Yenilikten en çok yararlananlar entellüktüel ve fiziksel kapasite sağlayanlar olacaktır. Teknoloji yüksek gelirli ülkelerde toplumun çoğunluğu için gelirlerin durağanlaşmasına ve hatta azalmasının neden olmaktadır. Daha az eğitimli ve daha az beceri sahibi çalışanlara talep azaldığında, daha beceri sahibi çalışanlara talep artacak, iş pazarı çok ve az beceri sahiplerine ihtiyaç duyarken orta kısım dağılacaktır. Huzursuzluk sayısal teknolojilerin giderek yaygınlaşması ve sosyal medya ile belirginleşen bilgi paylaşım dinamikleri ile daha da alevlenebilir. Dünya nüfusunun %30’dan fazlası sosyal medya ortamlarını bağlantı kurmak, öğrenmek ve bilgiyi paylaşmak için kullanmaktadır. İdeal bir dünyada, bu etkileşimler kültürler arası anlaşma ve yakınlaşma için bir fırsat sayılabilirdi. Bununla beraber, bu durum birey yada bir grubun nasıl başarılı olacağına ilişkin gerçekçi olmayan beklentiler oluşturabilir, yayabilir veya aşırılıkçı fikir ve ideolojilerin yayılımına fırsat sunabilir.
Devrimin iş üzerine etkisi:
Dördüncü sanayi devriminin tüm sanayi dallarında iş üzerine temel bir dönüştürücü etkisi bulunmaktadır. Ancak, sürekli yeni sürprizlerin kaynağı olan yenilikçi buluşların ve değişimin hızını anlamak ve öngörmek en bilgili ve bağlantılı yöneticiler için bile zordur.
Arz tarafında, çoğu sanayide yeni teknolojilerin girişi mevcut ihtiyaçlara yönelik yeni hizmet sunum yolları geliştirmek ve mevcut sanayi değer zincirinden kopuş olarak görülmektedir. Çevik ve yenilikçi rekabetçilerden ortaya çıkan değişim araştırma, geliştirme, pazarlama, satış ve dağıtım için küresel sanal (dijital) platforma erişim imkanı sağlayarak, kalite, hız ve fiyatı iyileştirip köklü çalışanları çok hızlı şekilde yerinden edebilir.
Talep tarafında da belirgin kaymalar mevcuttur; artan şeffaflık, tüketicinin devreye daha çok girmesi ve giderek mobil ağ ve veriye daha çok erişim imkanıyla oluşan yeni tüketici davranış şekilleri, şirketleri yeni tasarım, pazar ve ürün/hizmetlerin sunumuna adapte olmaya zorlamaktadır.
Mevcut sanayi yapılarından kopuşta talep ve arz tarafını birleştiren teknolojiye dayalı platformların gelişimi (“paylaşım” (sharing) veya “talep üzerine” (on demand) ekonomisi) anahtar bir eğilimdir. Akıllı telefonlarla kolay kullanılabilir hale getirilen bu ekonomi platformları insan, varlık ve verileri bir araya toplamış, böylece mal ve hizmetleri süreçte tüketmeye yönelik tamamıyla yeni yollar oluşturmuştur. Ek olarak refah oluşturup çalışanların bireysel ve mesleki ortamlarını değiştirerek iş ve bireyler için engelleri de azaltmıştır. Bu yeni platformlar temizlikten alışverişe, ev işlerinden, park yerlerine ve seyahate hızla pek çok yeni hizmet alanına yayılmaktadır.
Schwab bütün olarak ele alındığından dördüncü sanayi devriminin iş üzerine dört temel noktada etkisi bulunduğunu belirtmektedir;
Müşteri beklentileri: Müşteriler (ister tüketiciler ister işletmeler olsun) giderek ekonominin merkezine oturmakta, müşterilere sunum şekillerinin iyileştirilmesi hedeflenmektedir.
Zenginleşen üretim: Fiziksel ürün ve hizmetler, değerlerini arttıran sayısal yeteneklerle zenginleştirileceklerdir. Yeni teknolojiler varlıklarımızı daha dayanıklı ve dirençli yaparken, veri analitikleri ile bunların sürdürülebilirliği konusu da dönüştürülecektir.
Müşterek yenilikçilik: Müşteri deneyimleri dünyası, veri tabanlı hizmetler ve analitiklerle varlık performansı, yeni türden işbirlikleri gerektirmektedir.
Yapısal değişim: Küresel platformların ortaya çıkışı ve diğer yeni iş modelleri yeniden düşünülmesi gereken yetenek, kültür ve organizasyon yapıları anlamına gelmektedir.
Toplamda, basit sayısallaşmadan (üçüncü teknoloji devrimi) teknolojilerin yenilikçilik tabanlı kombinasyonlarına önlenemez kayış (dördüncü sanayi devrimi) şirketleri iş yapma şekillerini yeniden gözden geçirme konusunda zorlamaktadır. Bununla beraber temel strateji aynıdır; iş liderleri ve deneyimli yöneticiler değişen ortamı anlamalı, iş takımlarının varsayımlarına meydan okumalı ve bıkmadan usanmadan yenilikler yapmalıdır.
Devrimin hükümetlere etkisi:
Schwab yazısında, fiziksel, sanal ve biyolojik dünyaların giderek daha çok yakınlaşmaya devam etmesi ile yeni teknoloji ve platformların vatandaşları hükümetlerle iç içe hale getireceği, görüşlerini seslendirmeyi, çabalarını koordine etmeyi sağlayacağı, hatta kamu otoritelerinin gözetimini önleyeceğini savunmaktadır. Eş zamanlı olarak, hükümetler toplumlar üzerindeki kontrollerini artırmak için yaygın gözetleme sistemleri ve sayısal alt yapının kontrolüne dayalı yeni teknolojik güçler kazanacaktır. Bununla beraber toplamda; yeni teknolojilerin mümkün kıldığı yeni rekabet araçlarına sahip olma ve gücün yeniden dağıtımı ve adem-i merkezi hale getirilmesi ile hükümetlerin politikalarını yürütmedeki merkezi rolü azalacak, yanısıra halkla ilişkilerde ve politika üretmede mevcut yaklaşımlarını değiştirmek için baskı göreceklerdir. Sonunda, hükümet sistemleri ve kamu otoritelerinin uyum becerileri devamlılıklarını belirleyici olacaktır.
Bu durum kısmen yasal ve idari düzenlemeler alanında da doğrudur. Güncel kamu politikası ve karar verme sistemleri ikinci sanayi devrimi yanısıra gelişmişlerdir. Buna göre karar vericiler zamanlarını özel bir sorunu incelemeye ayırırlar ve gereken tepkileri verirler veya uygun düzenlemeler geliştirirlerdi. Tüm süreç lineer ve mekanistik şekilde yukarıdan aşağıya gelişiyordu. Bu şekilde bir yaklaşım artık sürdürülebilir değildir. Dördüncü sanayi devriminin hızla ortaya çıkışı ve yaygın etkileri göz önüne alındığında, yasa ve düzenlemeleri yapanlar öngörülmemiş derecede zorluklarla karşı karşıyadır ve sorunlarla baş edememektedirler. Bu noktada özel sektörün yazılım geliştirme ve daha genel olarak iş operasyonlarında “çevik” (agile) reaksiyonu giderek benimsemesi gibi “çevik” yönetişimin benimsenmesi gerekmektedir. Bu da düzenleyicilerin yeni ve hızla değişen ortama sürekli uyum gösterme, kendilerini yeniden keşfetme ve gerçekte neyi düzenlediklerini anlamak zorunda olmaları anlamına gelir. Bunu yapmak için hükümet ve düzenleyici birimlerle iş ve sivil toplumun yakın işbirliğine ihtiyaç bulunmaktadır.
Devrim ve değişen güvenlik bağlamı:
Dördüncü sanayi devrimi, çatışma şekli ve olasılığını etkileyerek ulusal ve uluslarası güvenliğin doğasına da derinden etki etmektedir. Schwab’a göre muharebe ve uluslararası güvenlik tarihi teknolojik yeniliklerin tarihi olagelmiştir ve bugün için de durum böyledir. Ülkeleri kapsayan modern çatışmalar giderek geleneksel muharebe sahası tekniklerini, devlet dışı (non-state) aktörlerin eski elemanları ile birleştirerek melez bir yapı kazanmaya başlamıştır. Sonuçta savaş ve barış, terörist ile sivil, hatta şiddet ile barışçıl eylem (siber muharebeyi düşünün) arasındaki ayrım rahatsız edici derecede muğlaklaşmaktadır. Bu sürecin giderek belirginleşmesi ile otonom ve biyolojik silahlar gibi yeni teknolojilerin kullanımının kolaylaşmasıyla, bireyler ve küçük gruplar kitlesel zarar nedeni olma noktasında devletlerle yarışır hale gelmektedir. Bu durum yeni tür tehdit ve korkulara öncülük edecektir. Aynı zamanda, teknolojideki gelişmeler (mesela yeni korunma türleri veya daha doğru hedef belirleme imkanları) sayesinde şiddetin büyüklük ve etkisinde azalma potansiyeli de oluşacaktır.
Devrimin insanlar üzerine etkisi:
Schwab’a göre dördüncü sanayi devrimi ne yaptığımızı değil kim olduğumuzu da değiştirecektir. Kimliğimizi ve onunla ilgili her türlü sorunu, mahremiyet algımızı, sahiplik kavramımızı, tüketim şekillerimizi, iş ve eğlenceye ayırdığımız zamanı ve kariyerimizi ve yeteneklerimizi nasıl geliştirdiğimizi, insanlarla bir araya gelmemizi ve ilişkilerimizin doğasını etkileyecektir. Bu durum şimdiden “sayısallaştırılmış ben” (quantified self) kavramında mevcuttur ve bunun insanların yeteneklerini artırmaya öncülük edeceğini düşünebiliriz.
Teknolojiye büyük hayranlık duyan insanların bir kısmı bile teknolojinin insan hayatı ile önlenemez entegrasyonunun insanın tutku ve işbirliği gibi asli özelliklerine olumsuz etki edebileceğine ilişkin kaygılar taşımaktadır. Cep telefonları ile ilişkiler bu noktada değerlendirilebilir. “Sürekli” bağlantılı olma hali, insanı hayatının en önemli değerlerinden olan “muhabbet”ten mahrum bırakmaktadır.
Yeni bilgi teknolojilerinin en büyük risk alanlarından birisi de mahremiyettir. Yeni bağlantılılık kavramı kişisel bilgilerin takip ve paylaşımını gerektirmektedir. İç yaşantımıza ait bilgileri de içeren kişisel verilerimiz üzerindeki kontrol kaybı yıllar içinde daha da artacaktır. İnsanın ne olduğunu güncel yaşam süresi, sağlık, biliş, ve yetenekleri tanımlayan mevcut sınırları genişleten biyoteknoloji ve yapay zekada gerçekleşen devrimler Schwab’a göre ahlaki ve etik sınırların yeniden çizilmesini zorlayacaktır.
Geleceği şekillendirmek:
Ne teknoloji ne de kökten değişim/yıkım (disruption) insanların üzerinde kontrol sahibi olmadığı harici güçler değildir. Hepimiz vatandaş, tüketici, yatırımcı olarak gündelik kararlarımızla bunların gelişimini yönlendirmede sorumluluk sahibiyiz. Schwab, bundan dolayı, dördüncü sanayi devrimini şekillendirmeye yönelik güç ve fırsatı yakalayıp ortak hedef ve değerlerimizi yansıtan bir geleceğe doğru yönlendirme ihtiyacına vurgu yapmaktadır. Bunu yapmak için, teknolojinin yaşamlarımızı nasıl etkileyeceği ve ekonomik, sosyal, kültürel ve insani çevremizi nasıl şekillendireceğine ilişkin kapsamlı ve küresel olarak paylaşılmış bir görüş geliştirmemiz gerektiğini savunmaktadır. Ancak günümüzün karar vericileri geleceğimizi şekillendiren değişimci kuvvetlere ilişkin stratejik düşünceler yerine genellikle geleneksel, doğrusal düşünceye sıkışmış durumdadırlar yada dikkatlerini çeken pek çok kriz tarafından tüketilmektedirler.
Sonuç olarak, Schwab dördüncü sanayi devrimini kaçınılmaz görmekte, en kötümser ve gayri insani şeklinde, bu devrimin insanları robotlaştırma, kalp ve ruhlarından mahrum etme potansiyeline sahip olduğunu, yaratıcılık, empati, idare gibi insan doğasının en iyi parçalarının tamamlayıcısı olarak, kader ortaklığı anlayışına dayanarak yeni bir toplu ve ahlaki bilinçliliğe doğru insanlığın yükseltilebileceğini savunmakta ve hepimizin insanları önceleyerek ve güçlendirerek geleceğimizi şekillendirmek için çalışmamız gerektiğini savunmaktadır.
….
Dördüncü sanayi devrimi yaklaşımını, insanlık tarih, değer ve anlayışını son birkaç yüzyıla sıkıştırması ve büyük oranda teknolojiye dayalı sanayi değişimi perspektifini kullanması yönlerinden eleştirilebiliriz. Üstelik, bugüne kadar yaşanan sanayi devrimlerinin getirdikleri (!) göz önüne alındığında insanlığın içerisinde bulunduğu sefaletin daha da genişleyip derinleşeceği ve ne kadar kaçınılsa da insanın negatif yönünün en kötü durum senaryosunun gerçekleşmesine yol açacağı -insan doğasındaki “herşeyin kendiliğinden daha iyiye gideceği”ne dair naif beklentiye rağmen- hissedilebilir. Diğer yandan “küresel teknoloji devrimi” kavramı ile beraber düşünüldüğünde bilim ve teknolojinin, gerçekliğe ulaşmak veya insan refah ve mutluluğunu inşa etmek için bir yöntem olmaktan çok maddi iktidar paylaşımına yönelik son derece güçlü bir politik araç olduğu da iddia edilebilir.
Ne ve nasıl olursa olsun sarsıntılı bir değişim ve dönüşüm dönemi daha kapıda görünüyor. Fark oluşturabilecek olan öngörü ve çabalarımız yanı sıra -hala mevcutsa- otantik değerlerimiz ve anlayışımız olacak…
Serinin diğer yazıları:
Dördüncü sanayi devrimi (2): Avrupa Birliği ve ABD
Dördüncü sanayi devrimi (3): Destekleyen yenilikçi teknolojiler
Dördüncü sanayi devrimi (4): Sağlık alanında fırsatlar
Kaynaklar:
1. Schwab, Klaus. The Fourth Industrial Revolution: what it means, how to respond. World Economic Forum. Yayın Tarihi: 14 Ocak 2016, Erişim Tarihi: 25 Ocak 2016.
2. Schwab, Klaus. The Fourth Industrial Revolution: what it means, how to respond. Foreign Affairs. Yayın Tarihi: 12 Aralık 2015, Erişim Tarihi: 25 Ocak 2016.
3. Deutsche Welle. Industry 4.0 to be huge job killer. Yayın Tarihi: 18 Ocak 2016, Erişim Tarihi: 25 Ocak 2016.
4. Hutt, Rosamond. 9 quotes that sum up the Fourth Industrial Revolution. World Economic Forum. Yayın Tarihi: 23 Ocak 2016, Erişim Tarihi: 25 Ocak 2016.
5. Nguyen, Tuan. The 4th Industrial Revolution is Coming – But What Is It? Yayın Tarihi: 26 Mart 2015, Erişim Tarihi: 25 Ocak 2016.
6. Insights into Editorial: Fourth Industrial Revolution: What it Means, Why it’s being Discussed. Yayın Tarihi: 23 Ocak 2016, Erişim Tarihi: 25 Ocak 2016.
Yorum yapabilmek için kayıtlı kullanıcı olmanız gerekmektedir. Giriş